24 Şubat 2014 Pazartesi

Bakışlar

İlk önce bilmenizi isterim, her ne kadar avatarımda ki resimin ait olduğu anime karakteri yakışıklı olsa da, ben yakışıklılıktan fazla nasibini almamış insanlardan biriyim. Ülkemizin genel ortalamasına baktığımızda o sıradan ortalama sınırları içinde kaybolacak bir dereceye sahibim diyebilirim.

Pek giyimine kuşamına dikkat eden biri olduğumu da düşünmemişimdir. Elime geçen ve gözüme hoş gelen ilk kıyafetleri alır giyinir çıkarım dışarı. Öyle olması gerektiği gibi tam bedenime uygun kıyafetlerimde yoktur hani! Hep bir taraftan boldur, küçükken öyle alıştırmışlar ' Bir beden büyük olsun seneye de giyer!'  kazık kadar herif olduk hala aynı psikolojiyle içgüdüsel olarak öyle alıyorum elbiseleri. Tam geliyorsa 'bu biraz dar sanırım' diye bir kuşu giriyor içime hemen. O yüzden yakışmaz giydiklerim...




Bugün sabah geç kalmanın verdiği o panikle dolaba koştum ama giyecek bir şey kalmamış, hemen uzun zamandır giymediğim kumaş pantolonu geçirdim. Son kalan gömleği giydim, üzerine bir triko, trençkotumu da attım üstüme. Elime de şemsiyeyi kaptığım gibi yollardayım. Fakat bir tuhaflık var insanlar bana bakıyor. Alışık olmadığım bir durum tabi üstüme başıma bir baktım, fermuarları kontrol ettim sıkıntı yok. Servise bindim, o kumral yeşil gözlü minyon kız hiç kafasını kaldırmaz normalde bugün gözlerimin içine bakıyor. Şaşırdım, kesin suratım da bir şey var!



Yani bir anormallik olmalı, sonra okul içinde de benzer durumlar olunca havadan falan herkes bir tuhaf sanırım dedim, sonra bizim çocukların da dikkatini çekmiş 'İngiliz beyfendisi gibi giyinmişsin ;) ' falan deyince anladım ki kumaş pantolon imajı tamamen değiştiriyor. Neyse o kadar giyinme bir işe yaramadı çünkü hiç havamda değildim pek sınıftan çıkmadım ders aralarında.

Asıl bomba eve dönüş yolunda yaşandı. Kalabalık kaldırımda yürüyorum, şemsiye üzerimde çiseleyen yağmurun keyfini çıkarıyorum ve bir kız gözlerini bana dikmiş karşıdan geliyor. Sağa sola bakındım, yok yine bakıyor ve yaklaşıyor, artık rahatsız olmaya başladım çünkü hiç alışın değilim böyle durumlara. Utangaçlık diz boyu kafayı yere çevirdim ilerliyorum tam yanıma geleceği sırada az kalsın adamın birine çarpacaktı zor kurtuldu ama ben hala bu anormal ilginin etkisinden kurtulamadım. Bir daha adam gibi giyinmem zor :D


21 Şubat 2014 Cuma

Bu günlerde



Bu günlerde aklım çok karışık,
Ne yapacağımı bilemiyorum çoğu zaman.
Sürekli bir şey unuttum hissiyatı var,
Yüreğim nerede onu hiç bilmiyorum.

Bu günlerde yüreğim çok karışık,
Nasıl atacağını bilmiyor çoğu zaman.
Sürekli kötü olmalıyım isteği var,
Geçmişim nerede onu hiç bilmiyorum.

Bu günlerde geçmişimi hatırlayamıyorum...
Neler yaşandı!
Her şey bir sis perdesinin altına saklanmış sanki,
Ah! Nerede o çocuk ruhum.
İçimde sonsuz bir savaş,
İyilik ve kötülük için kanlı dövüş!
Kim kazanacak, kim bilir?


                                               Tuxedo



Başlangıç

Her şeye en baştan başlamak mümkün müdür acaba?



Hani şu ilk sevgiliden ayrılış var ya! İşte oradan değil...
Hani çok sevdiğin en yakınını kaybettiğin gün var ya! Ondan da öncesi...
Sen hatırlamazsın belki ama o ilk çığlığı bastığın, kanlar içinde doğduğun gün işte o da değil!

Daha öncesi, çok daha öncesi...

Türkiye kurulmadan,
Osmanlı daha ortalıklarda yokken,
Romalılar dünyayı ele geçirmemiş, Türkler at sırtına daha binmemiş, Çinlilerin sayısı çok az olduğu zamanlardan önce,
Mısırda Firavunlar yok, Hattuşaş Hititlerin başkenti değil iken...
Daha Nuh tufanı kopmamış,
İnsanlar mağaralarda yaşamaya başlamamışken,
Adem ile Havva'dan bile önceye,
Güneşin bile olmadığı,
O evrenin bir bezelye kadar minicik olduğu zamana geri dönebilir miyiz?




Hani dönsek, he şeye yeniden başlasak, daha akıllı, daha gelişmiş olsak.

Daha çok insan olsak belki!


Geri dönmeliyiz o en başa bir an önce, çünkü artık bu dünya yaşanacak yer olmaktan çıkmış, evren bütün büyüsünü kaybetmiş durumda.
Yaşamın değeri, var olmanın önemini kavrayamamış insanların, belli bir gelişmişlik seviyesinin üzerine çıkmamış canlıların olmayacağı yepyeni bir başlangıç yapılmalı bence, bu da ancak en başından olabilir.


14 Şubat 2014 Cuma

İki film

Günlerden sevgililer günü, akşam saatlerini aslında dışarıda geçirecektim fakat tembelliğime yenik düşüp hiç kıpırdamamayı seçtim. İzmir'de her hafta yayınlanan sinema filmleri etkinliği var. Bazen eski bazen yeni ama her  zaman sinema da yer edinmiş filmler yayınlanıyor. Şubat dolayısıyla bu ay ki filmler hep aşk üzerine ve bugüne özel olarak da Audrey Hepburn ve Rex Harrison'un baş rollerini paylaştığı 'My Fair Lady' Benim Güzel Meleğim diye Türkçeye çevrilen müzikal film vardı. Fakat tembellik işte çıkmadım dışarı, ama izlemekten de geri durmadım açtım bilgisayardan izledim doya doya.


Bir oyun çıkışından sonra çiçek satmaya çalışan sözde muzip kızımız ve çevredekilerin konuşmaları sonrasında başlayan müzikal anlatım. İzlemek isterseniz buyrun . Lakin biraz uzun olduğu konusun da uyarmalıyım, sıkıcı bir film değil ama türe alışık biri değilseniz beğenmeyebilirsiniz. Audrey o zamanlar ne kadar güzelmiş ya!


Gelelim ikinci filmimize, her insanın hayali olan fakat şimdiye kadar başaran birini duymadığımız. Geçmişi geri getirmek, değiştirmek, bazı hatalarımızı düzeltmek için özlem duyduğumuz zaman yolculuğunun en güzel filmlerinden biri Geleceğe Dönüş!



Uzun zamandır tekrardan izlemeyi düşündüğüm seriye ilk filmi ile yeniden kaçıncı kez olduğunu bilmeden başladım. İlk defa izliyormuşum gibi izledim tabi ki! Bilmeyenleriniz, duymayanlarınız varsa otursun izlesin neler kaçırdıklarını bilmiyorlar.

Ve bu arada bir zaman makinem olsun isterdim tek bir şeyi değiştirirdim sanırım o da eğitimle ilgili yaptığım ilk seçimleri lise ve üniversite de hep idealist davranıp sonradan akıllandım. Ah! Herkesin derdi aşk konusunda ise hiç bir şeyi değiştirmek istemezdim o konuda rahatım.



Bir sevgililer gününün daha sonuna geldik yayında ve yapımda emeği geçen herkese selamlar.
Aziz Valentine'yi sevgiyle anıyoruz.
Gelecek sene yine görüşmek üzere sevgi pıtırcıkları olarak kalın.


Bu arada Chuck Berry şarkıyı Martin'den çarpmış yayalım ;-)

13 Şubat 2014 Perşembe

Sevmeyi bilmeyen adam!

Yarın büyük gün, 'Sevgililer Günü' eskiden ismini duyduğum da içim kıpır kıpır bir heyecanla dolar, belki her şey filmlerde ki gibi olur rüyalarımın kızıyla tanışır ve o günü onunla güzel bir şeyler yapar geçiririm diye düşünürdüm. Artık umurumda bile değil!



Nedenini soranlar oldu bilmiyorum, gerçekten belki bir çok şey belki de hiç bir şey. Sanırım yeni öğrendiğim bir durum 'kalp kapakçığında problem olan kişiler bazı zamanlarda kendilerini aşık gibi hissedebilirlermiş, çünkü kapak bozukluğuna hormonal ani bir değişiklik eklenince o kalbin pır pır etme olayı gerçekleşiyormuş ve kendilerini aşık sanıyorlarmış' işte bende de bu durumun olduğuna karar verdim. Aynı hastalık bende de var ve bazen salak saçma pır pırlanıyor...



Aradığım gibi birilerini bulamadım, bulduğumda da onlar beni bulamadı falan filan uzuyor.

Sevgili dediğin yakınında olmalı, dibinde değil ama istediğinde ulaşabileceğin kadar yakın. Çünkü ilk sevgilim araya mesafe girince aldattı.
Sevgili dediğin aynı dünyanın insanı olmalı. Yoksa 'Biz ayrı dünyaların insanıyız.' repliğini suratına yersin. Sevdiğim diğer bir kız böyle dedi.
Sevgili dediğin seni sevmeli, sana gönül vermeli. Son sevgilimi çok sevdim ama o beni sevmedi, hatta sevgili bile saymadı.



Sevgili dediğin, yanına yakışmalı, aynı olmamalı ama çokta farklı olmamalı, lego parçaları gibi kusurlar birbirlerini kapatmalı, gözlerinde sevgiyi ve aşık pırıltısını görmeli, biraz romantik, biraz çocuk, biraz hınzır, birazda yetişkin olmalı. Yani sizin anlayacağınız sevgili dediğin ' Everything, but little little in to the middle!' gibi bir şey olmalı.



Geçen sene haricinde hep boş geçen 14 şubat akşamı bütün sevgi pıtırcıklarına rağmen yalnız ve fuar alanında oynayacak olan My Fair Lady(Benim Güzel Meleğim) filmini izleyerek geçireceğim.



Eğer kazık kadar ve hala yalnızsanız içinize bakın işte orada sevgi varsa yanlızlığınızın hiç bir önemi yok çünkü sizin için doğru insan işte orada bir yerde sizi bekliyordur...



 İleride bir gün böyle yapıp;


'Benimle evlenir misin?' diye Polis (Yüzük) Kutusu ile soracağım!
Nasıl ama?  ;-)



9 Şubat 2014 Pazar

Animasyon Filmler

Disney son bir yıldır animasyon filmler konusunda gerçekten iyi işler çıkarıyor. Genel olarak bir çok animasyon filme bayıldığımı söylemeliyim, hatta fırsatım varsa 3D olarak sinemada izlemeye çalışırım. Çocukların arasında kocaman adam olarak onlar kadar heyecanlı, onlar kadar meraklı, onlar kadar filmin büyüsüne kapılmış...



Disneyin ise son bir yılda izlediğim ve beğendiğim filmlerinin kahramanları bayan! Gerçi bazılarını geç izlediğim doğrudur, ama hepsi birbirinden harikaydı. Öncelikle Rapunzel, sonra Cesur ve en son olarak Frozen. Çizimleri bir o kadar birbirine benzese de o kadar güzel yapılmış figürler olmuşlar ki kendinizi onların hayat akışına bırakıyorsunuz, yansıtılan mimikler, hareketler birebir bizim günlük davranışlarmız gibi yani çok iyi gözlemler yapılmış. Hatta filmi üç boyutta izliyorsanız ve biraz kendinizi kaptırmışsanız, onlar şaşırınca sizde şaşırıyor, nefes nefese kaldığında veya bir gerilim olduğunda soluklarınız değişiyor. Farkında olmadan ağzınızdan istemsiz sesler çıkarabiliyorsunuz.



Birbirinden bir o kadar farklı ama bir o kadarda benzer olan üç prensesin filmlerini izlemenizi kesinlikle tavsiye ediyorum. Eminim ki siz de bana katılacaksınız...








Tabi ki, Canavarlar, Noel Yortusu, Up, Wall-E ve diğer animasyon filmlerini de unutmamak lazım ;-)

4 Şubat 2014 Salı

Eski parçalar (Türkçe)

Tatilin en güzel yanı hiç bir şey yapmamak, uyumak ve yine uyumak olduğunu biliyorum ama o da bir yere kadar ikinci tatil günü hemen sıkılmaya başlıyorum.

Tatil dediğin yeni yerleri gezmek, değişik kültürleri tanımak, yeni insanlarla sohbet edip yeni dostluklar kurmak olmalı bana göre, eh bunların bir kısmını yapabilmek için de para lazım ki o mevcut durumda bende hiç yok. Durumumu en güzel Louie anlatır size :-)




Bende evde oturmanın verdiği sıkıntıyla hobilerimle uğraşıyorum (bilgisayar oynamaktan arta kalan zamanda) bu sırada da biraz müzik iyi gidiyor. Lakin yanlışlıkla eskilerden bir şarkı denk geldi mi bittim! Eski şarkıların ardı arkası kesilmiyor, şu da vardı, bu da vardı derken bakın karşıma neler çıktı;




Şarkı isimlerine bakınca biraz cümle oluşuyor gibi geldi bana siz ne dersiniz?

Gerçi Sezen Aksu kadar iyi olmamış :D





2 Şubat 2014 Pazar

Ocağıma incir ağacı

Ocağıma incir ağacı diktim bugün, yok yok öyle değil bildiğiniz incir ağacı fidelerini diktim ispatı da aşağıda :)

Sömestr tatili hiç bir zaman benim için tatil olmamıştır, bu seferde olmadı. Bir güzel bağ-bahçe işlerine giriştik, ot çıkarma, ağaç budama, fidan ekimi derken tatilin bir haftası gitti işte bu hafta da iş-güçle geçecek ve şıp okullar başlayacak. Neyse zaten evde boş oturunca sıkılıyorum koşuşturmaca bana iyi geliyor. 


Küçük Tuxedo'yken ben dayımların bahçesinden bir incir dalı kırıp toprağa batırmıştım, yazın çelik tutar mı tutmaz aslında ama benimki tutmuş ama zoraki... Biraz geç büyüdü haliyle ancak yeni fide haline geldi ve yanına da iki farklı aşı yapılmış iki kardeş de ekledik o kadar zeytinin arasında yalnız kalmasın maksat. Bir de çevresini telledik ki bizim yeni yetme oğlakların anaları filizlerini yemesin, mübarek keçiler ağaç filizlerine bayılıyor ya! 





İşte ağaç düşmanları :P




Bahçemizin adam boyu otlarından da kurtulduk, bir ebegümeci ağaç olmuş sökene kadar canım çıktı. Bir iki haftaya da bel yapmak lazım oralara yani iş beni bekler yine ;)

Onu bunu bilmem ama toprakla uğraşmak insana huzur veriyor. Gelecek ne getirir bilmiyorum ama toprakla uğraşmak istediğim kesin ileri ki yıllarda...


Sevgi ve ışık hep üzerinizde parıldasın :-)