30 Ekim 2014 Perşembe

Zaman, yanlışlar ve yollar

Zaman insana bir çok şey öğretiyor...

Öğrendiklerimizi taklit ederek yapmayı deniyor, sonra yapıyoruz. Aslında önemli olan denemek değil yapmak belki. Çünkü her denediğimizde ve başarısız olduğumuzda bir daha denemek zor geliyor. Başarısızlığımızın üzerine hayatımızda iyi olabilecek bir dönüm noktasını kaçırmış oluyoruz.



Son zamanlarda denemekten vazgeçtim, hatta her zaman kararsız ama yüzde doksan yapmayacağım şeyler için kullandığım 'bakarız' kelimesini bile bıraktım sayılır. Alışkanlıklardan kolay vazgeçilmiyor fakat artık kararlarımı alırken beyaz-siyah olarak karar veriyorum. Bu yaşıma kadar fark etmemiş olduğum en büyük şey olaylar üzerinde çok fazla düşünüp yinede kararsız kalmış olmam. Sanki ne istediğini bilmeyen bir çocuk gibi şaşırıp kalmış ve zamanın akışında ona tanınan hakkı kaybedip elinde hiç bir şey olmadan hüzünlü olarak boynunu bükerek evinin yolunu tutmuşum.


Sonunda denemelerimi sona erdirdim, kararsızlıklarının çözümünü keşfettim. Şimdi önümde ilerleyeceğim kocaman bir yol var. Ve onu takip etmek benim amacım!

Her başarısızlığım, bir sonraki atacağım adıma ışık tutan bir destekmiş.

Ve sanırım son olarak tüm başarısızlıklara teşekkür etmek gerekir ki, bizi bugün doğruya götürüyorlar.


P.S.: Bu gün yine geçmişi hatırlayıp, geçmişte yaptığım hataları yapmaya  devam ettiğimi düşündürdü bilinmez bir duygu...

Bakalım gelecek neler getirecek, iyi akşamlar millet  :-)

23 Ekim 2014 Perşembe

Companion

Nasıl tarif etsem tam olarak bilemedim en güzel  anlam Doctor Who'daki Doktorun yanına macera yaşamak için aldığı insanları tanımlamak için kullanılıyor.

Yıllardan beri aradığım şeyin öyle maceralar yaşayacağım bir arkadaş olduğunu yeni yeni fark ediyorum aslında. Ben hep bir sevgili, ruh eşi, hayatımın anlamı falan bulursam her şeyin çözüleceğini birine bağlanmak ve onu mutlu etmek için uğraşmanın güzel bir ama olduğunu sanıyorum ama yanılmışım.



Biriyle sevgili olmak, hayatını paylaşmak zor iş ve stresli. Herkesin kendi yaşamı olmalı fakat ara sıra bir araya gelip farklı bir şeyler yapmak lazım. Doctor Who da ki durumda bence tamamıyla aynı, sadece Doktor her dakika macera yaşıyor adamın zaman makinesi var bir kere.


Companion en iyi yandaş olarak çeviriyorum ama şu ülkemizdeki yandaşlık gibi değil, yoldaş, arkadaş, dost, macera ortağı, dert ortağı gibi bir insan. İşte öyle biri lazım yanıma... Çünkü insanın istediği en önemli şeyler anıları paylaşmak ve duygularının anlaşılması.


Gerçi Clara gibi bir eşlikçim olsa aşık olur sonra evlenme teklif ederdim her şey yalan olurdu bunu da itiraf etmek gerek . :D


Sufle Kız ^.^

21 Ekim 2014 Salı

Aydınlanma!

Bazı anlar vardır. Bir an kafanızın üzerinde bir ampul yanar çizgi filmlerde olduğu gibi ya da bir cam şıngırdar yanlış bir şey yaptığınızı düşündüğünüzde... Kaynar sularda dökülebilir durumun boyutuna bağlı olarak.



Kendimle genelde dalga geçen biriyimdir, en büyük kozumda bu aralar kilomdu. Yaşım konusunda yapabileceğim pek bir şey yok o konuda okulda yalnız kalıyorum zaten. Kilomla eğlenmek benim için güzeldi taa ki az önce tartının gösterdiği sayılara kadar. 90.0 hatta biraz geçti de sonra düştü :P
Radyoda görsem, aha İmbat Fm der bir Orhan Gencebay şarkısı çalıyorsa bırakır dinlerdim ama bu tartı...


Yapı ve huy itibariyle Garfield türünden biriyimdir. Tembellik göbek adım, uyumak ta yaşam tarzım. Ne yapıp yapamayacağımı bilirim ve en kötü şeyde bir çok şeyi yapabileceğini bilip yapmamak ukalalığıdır ki bende de vardır. Sonra yazının başında dediğim gibi bir şeyler oldu, ışıklar yanıp söndü ve hayat geçiyor. Yapmak istediklerimi yapmayı o kadar çok erteliyorum ki anlatamam.. Yıllar sonra ilk defa plan yapıp ona uymayı kararlaştırdım.
Bu kararı vermemde gözlerinde tamamen bir amaç ve gerçekleştirmek istediği hayallere olan tutkusunu gördüğüm bir insan sebep oldu! Onun isteklerini başaracağına ben canı gönülden inanıyorum. Bakalım ben neler yapacağım.



İlk olarak kilolardan kurtulma kısmı geldi benim için çünkü artık malum türk kasından ben rahatsız olmaya başladım, hatta Homer  gibi sehpa olarak kullanım rahatlığı olmasına rağmen. Bir buçuk aylık bir süreç var önümde zaten sonra sınavlar  yeni yıl derken ikinci dönem Polonya'ya gitme ihtimalim var.


Kenan Doğulu'nun dediği gibi 'tutamıyorum zamanı'  ve  tutmaya çalışırken kestiği yerlerin geçmesi için ancak akışına bırakmak gerekiyor...


Işık her daim üzerinizde parıldasın... :-)

20 Ekim 2014 Pazartesi

Yeni ve Eski Bloglarım

İlk blogumun dosyasını buldum harici diskimde, ona bir göz attım, sonra yeni bir blog yapma aşamasında olduğum için bloggerden yepyeni bir hesap yaratım orada biraz şablonlar üzerine uğraştım fakat iş bloggerde istediğin gibi bir düzen oluşturmaya geldiğinde işler sarpa sarıyor.


Ve aklıma wordpress geldi. Orada açmış olduğum bir hesabım, kimsenin okumadığı yazılarımın olduğu bir blogum vardı. Şimdi o bloğu okudum ve zamanın ne kadar hızlı değiştiğini fark ettim.



İlk aşkımı, bir sonrakini ve bir sonrakini hatırladım. Zaten o kadar ve onlar beni şu an bulunduğum kişiye dönüştürdüler. Gerçi ilk günden bu saate pek bir şey değişmemiş hala aynı ben!

Kalbi güp güp güp atan, sonra sakinleşen, sonra daha fazla hızlanan, sonra ne yapacağını bilemeyen, sonra sessizlik içinde boğulup giden, eh madem yaptık birde sıvayalım diyen. en son nerede hata yaptığını düşünüp bulur ve bir daha aynı hataların en güzelinden yapan kişi. Gerçi ilerleme var biraz ama mikroskopla görünebilir ancak.  Neyse ben bu halimden ne kadar şikayetçi olsam da arkada birinin kalbini kırık bırakmadığımı düşündüğüm için memnunum.. 

Bir gün değişirmiyim bilmiyorum, fakat bu yazdığım bloglardan o zamanlar neler hissettiğimi tekrar okuyacağım. Belki artık unutmuş olduğum o hisleri biri hatırlatmaya çalışınca geçmişimden hatırlarım.



"Yolu uzun süre aşka düşmemiş bir adama denk gelirse yüreğiniz çalkalayın, zira dibine çökmüş olabilir seven yanları."- İncir Reçeli

En sevdiğim söz oldu bu günkü filmden, belkide benim içinde öyledir diye düşündüm. Sonra üzüldüm, kim çalkalamak için uğraşacak ki beni...


Ah ilk blogum artık kullanımda değil ama adı Emperor of the Sea  idi.
Sonra buraya başladım iki yıl olacak.
Yemek ve ıvır zıvır bloğum yanda zaten.
Bir de wordpress ten bulduğum  Things blogum varmış.
Aynı hesap altında yep yeni bir blog açacağım ve genel her şeyden bahsedilecek onunda haberini yakında veririm. 
Bloggerde açtım ama bir b.ka benzemedi... :(

Günlerden Pazartesi

İncir Reçeli'nin ilk filmini izlemedim ama ikinci filmi güzel olmuş diyebilirim. Aslına bakarsanız yıllar yıllar sonra gittiğim ilk yerli yapım film. Öncesinde Köprü dizisinin devamı olan Vali'ye gitmiştim ve güzeldi buda öyle olmuş. İyinin biraz yukarısı işte. İzlemelisiniz ama eve de izlenebilir bir film.



Son dört gün içinde iki filme gitmek benim için garip oldu. Cuma gününden önce en son gittiğim filmin üzerinden bir yıldan fazla geçmiş sanırım daha bulamadım (yazarken aramaya devam ediyorum) Ah sonunda buldum Oblivion  Tom Cruise'nin bilim kurgu filmi, konusu hoştu ama iki kişiyle nasıl film çevrilir hakkında daha büyük bir başarıya sahipti.


Her neyse incir reçelinin değindiği noktalar açıkçası güzeldi, ikili ilişkiler konusunda ki konuşmalar sözler doğru tespit edilmiş. Hayat zaten zincirleme bir reaksiyon halinde birbirini seven ve üzen birlikteliklerin çaprazlanması şeklinde ilerlediği için bizi yanıltmıyor. O yüzden belkide kimse mutlu değil kim bilir... Kimse dediğimin içinde mutlu olan minik yüzdelik dilimi def ettiğimi de belirteyim.

Bugün yine kendimi şaşırtmadım. İnsanlarla konuşma konusunda kendimi hep Hodor! hissediyorum.
Bir gün şeytanın bacağını kıracağım, hatta ağzını burnunu dağıtacağım ama ne zaman olacak bir fikrim yok.

Yinede çok güzel bir gündü, dersten firarıma değdi. Zaten seramik dediğin nedir ki? :-)




Günün Şarkısı


17 Ekim 2014 Cuma

Vahşi Batıda Ölmenin Milyon Yolu

A million ways to die in the west  filmini izledim dün akşam. Açıkçası uzun zamandır ilemek istiyordum ve beklentimin biraz altında kalan bir film oldu, güzel film ama daha iyi yapılabilirdi sanki oyuncu kadrosu süper zaten ona laf yok.



Sadece baş rol oyuncusunu hiç izlediğimi hatırlamıyorum ama aşık olunacak insan Charlize Theron, Liam Neeson, Bizim Barney :D hatta Geleceğe Dönüş filminden bizim profesör bile var.


Konusuna şöyle bir bakarsak, koyun çobanı olan bizim kahraman kız arkadaşı tarafından terk edilir. Zaten hayatında hiç bir şey başaramayan bizimki bir anda kendini olayların ortasında bulur ve içindeki kendini keşfeder. (Aynı ben :P )

Ölmenin yollarını gösterelim derken Vahşi Batı'da ölümü çok basitleştirmiş ve yapmacıklaştırmışlar. Ölüm sahneleri biraz daha özenli olasaymış iyi filmler arasına girebilirdi belki.

İzlemenizi tavsiye ederim, romantik komedi westerni tadında bir film.

13 Ekim 2014 Pazartesi

Arkadaşlık

Daha kötülük nedir bilmez, herkesi melek sandığımız o küçücük yaşlarımızda arkadaş edinmek kolaydı. Direk oyuna dalar ' Bende oynayabilir miyim?' diye masum bir soru çıkardı biraz mahcup ya da tanışmak istediğimiz birine 'Seninle arkadaş olabilir miyim?' diye sorardık elimizi uzatarak. 




Elince güzel bir oyunca varsa ' Bir bakabilir miyim?' derdik o da ''Bak ama kırma tamam mı!" derdi zaten elimize alır almaz gerisin geriye verirdik.


Ne güzel zamanlardı ya onlar!


Açıkçası o girişkenliğin nereye gittiğini merak ettim. Yalnız başına bir kenarda oturmak daha çekici geliyor nedense...


Serviste herkes cam kenarlarına yapışmış ve yanındaki koltuğa bir çanta-kitap bırakmış. Kocaman boş masadaki birinin yanına oturmaktansa ayakta dikilmeyi sever olmuş millet. 
Gerçi bende bugün oyun konuşan çocukların arasına dalıp oyun hakkında bir şeyler söylemek istedim ama yok yapmadım.  

Hatta yalnız başına sıkılıp duran bir kızın yanına oturacaktım 'Sen yenisin galiba?' diyerekten. Vazgeçtim sonra 'Durduk yere terslenmeyelim' şimdi diyip başka bir yere geçtim.




Zaman geçtikçe o kadar olay görmüş, yaşamış veya dinlemişiz ki! İnsanların kaotik yapısı bizi o kadar etkilemiş ki sonucunun ne olacağını bilmediğimiz bir harekette bulunmak istemiyoruz.


Bugün arkadaşlar arasında geçen yaş ve sevgili muhabbetlerinden sonra düşününce artık birisini tanımak için uğraşmayı o kadar çok zaman kaybı olarak görüyorum ki birisiyle tanışmamayı yeğliyorum. 


Karşı karşıya gelsek ve HOP!  Her şey tamam olsa modundayım artık, :D
Yaşlanmışım ya da bu dünyada yaşamaya ayak uyduracak o kafa yapısı bende yok. Şöyle 1500 lü yıllardan önce yaşasaydım iyiydi!



10 Ekim 2014 Cuma

Zamane




Artık kimseyle konuşmaz oldum.
Otobüste giderken fark ettim, yanımda biri oturuyor. Onunla konuşmak yerine ben kulaklıklarımı takıp müzik dinliyorum ya zaten onun da kulaklıkları takılı müzik dinliyordu. Hem nemelazım sapık falan zanneder, güzel bir kızdı ya!

Arkadaşlarımla da pek görüştüğüm söylenemez, hep sözleşiriz sonra o öyle olduğu yerde kalıverir kimse hiç kılını oynatmaz buluşalım diye sonra işleri vardır diye düşünürüm ben ne rahatsız edeceğim çocukları şimdi.


Ama canı sıkılıyor bea insanın! Bi sinemaya gideyim diyorum yanıma biri yok, meretinde tadı yanıbaşında dürtekleyeceğin insan olduğunda çıkıyor. Fısıldaşmalar, kahkahalar anısatmalar falan olacak öyle izlenir film dediğin. Millet yalnız gidince telefon ışıklarını kapatın diye söylenirken buluyor kendini, a bre çocuk film izlemeye mi geldin facebok'ta gezinmeye mi sinemaya?


Sonra kendimi yaşlı amcalar gibi hissediyorum, o huysuz, sevimsiz insanlar var ya onlar gibi. Her şeyden şikayet ededururum. Çevremdekilerde sıkılıyordur hani, bende olsam bende sıkılırdım, makineli tüfek gibi ötüp duran, adamın yaşamını böğründen çekip alanlardan.


Lazım artık beni çekebilecek, iki kelamın lafını bükecek, çayın iyisinden, kahvenin telvesinden anlayan bir arkadaş... Şöyle geldik mi yan yana aklıma gelmeyecek nasıl kaçsam acaba diye çünkü kendi yalnızlığım içinde ölüp gidivereceğim kafa dinleyeceğim diye. Öyle biri olmalı ki anca işi düşünce arayan dalkavuklardan kurtarıverecek beni alıp götürecek huzurun dingin limanlarına.


P.S. : Okuduğum kitaptaki anlatım benim çok hoşuma gitti bir de öyle yazayım dedim :-)
Bu arada blog teması yapmak ne çetrefilli işmiş arkadaş.

8 Ekim 2014 Çarşamba

Hayvanlar alemi ve Sevgili

Hep bir sevgilim olsun isterim, dış güzellik her ne kadar belirleyici olsa da iç güzellik olmadıktan sonra dünya güzeli olsa kaç yazar. Zaten şöyle bir düşününce hiç birimiz hep o bahsettiğimiz özelliklerdeki biriyle beraber olmamışızdır, bir yerinden eksiktir hep karşılaştığımız insanlar hayallerimizdekinden. 

Dış görünüşü değil ama o doğallığını sevdiğimiz canlıların özelliklerinden hayalimdeki sevgili :-)





Masum büyük gözler vazgeçilmez..


Tabi ki yolumuzu en başından beraber bulmamız lazım..


Hiç bir uyku onun kokusunu içine çekerek uyumak kadar güzel olmaz.


Sevgili dediğin karaca gibi narin olmalı..


Aramıza ne girerse girsin kendi aramızda halletmeliyiz :D


Ah birde beni böyle severse tamamdır!


Kuğular gibi uyumlu olmakta yarar var.


Ara sıra sevgiyi abartsak ta olur heralde ;-)


Birbirimizin bitlerini de temizlemeli 'Her işin altında bir bit yeniği aramamalıyız'


Yan yana özgürce uçmak lazım gökyüzünde dünyanın,


Biri güzellik ve asalet mi dedi?


Tatlılığı unutmamak lazım!


Doyasıya sarılmak sonra..


Hiç kimsenin hatta yağmurun bile öyle küçük elleri olmamalı!


Dış etkenlere karşı bir birimizi korumak en önemlisi.


Sınırları yıkıp çılgınca özgürlüğün tadını çıkarmana yardım etmeli belkide sevgili dediğin.



Bir gün bu özelliklerde sevgili beni bulacak işte buna inanıyorum.
Hep onu bekledi çünkü ;-)

7 Ekim 2014 Salı

Bayram sonrası

Tamamen yopyoğun uzun bir dönemden sonra ilk defa boş kaldım. Okulun ilk haftaları boş, iş yeri ara verdi, bayramda da yeterince yorulduktan sonra ptah!! Atmosfer dışına çıktım ne yapacağımı şaşırdım.



Oyunlara sardım biraz, dizi, film, anime, video, nette sörf falan derken yapacak bir şey kalmadı. Çok çabuk tükettim çerez olarak yapılacak şeyleri. Neyse ki yakında her şey yeniden eski hızına ve yoğunluğuna dönecek.


Eh boşluğa düşmenin en kötü yanı ise zihnin türlü uğraşları oluyor. Yaz boyunca evlenen arkadaşlar nişanlar düğünler falan derken hiç umurumda olmayan yalnızlık can sıkıyor. Arkadaşların resimlerine bakarak 'Ne kadar uyumlular!' iç geçirişleri yaptım bugün. Sonrasında gelen 'Ah benim sevgilim neredesin?' sorusu ve kendime bir tokat patlatmam daha hoş oldu. Çünkü belli bir yaşa, gelire ve düzene geçmedikçe sevgili muhabbeti dünyanın en boş olayı. Güzel vakit geçire bildiğin arkadaşların  varken gerek olmadığını söyleyebilirim. Eskiden olsa hemen uyumlu birini bulduktan sonra evlenip yuva kurmayı hayal ederdim. Ne kadar hayal kurduysam o kadar güzel bir şekilde yıkıldılar ve dünyanın düzeninin benim düşündüğüm gibi olmadığını öğrettiler.




Dünya süpermenlerin, batmanlerin, arrowların veya diğer süper kahramanların dünyası değil, sevilen ve sayılan kişiler hep Joker, Lex Luthor, Brick. İşte bu yüzden süper kahramanlar gizlidir zaten. Çünkü insanlık nankördür.


Bu arada istediğim kızın özellikleriyle ilgili hoş bir yazım var yayınlıyacağım :)

Unutmadan sadece popülerlik amaçlı bir blog yazmaya başlıyorum ama uygun bir tema bulamadım. Çok fonksiyonlu ve bol sayfa yapısına sahip olabilecek bir tema biliyorsanız yollayın lütfen :-)

2 Ekim 2014 Perşembe

Ramses

Christian Jacq'un bir çok tarihi roman gibi 5 ciltlik bir Ramses serisi vardır. Yaklaşık olarak bir ay önce başladığım seriyi yeni bitirdim. Lise yıllarında okumuştum ilk defa ve zaten eski mısır zamanına hayran olan benin zihninde muhteşem bir yer bırakmıştı. Tabiki hafızam zamanın azizliğine uğrayarak bazı kısımlarını silmiş. Yanlış hatırladığım yerler olduğunu fark edince zaten kitaplığımdan ayırmadığım seriyi bir daha okuyayım dedim ve her güzel şey gibi o da bitti.



Ramses'in gençlik yıllarından başlayan kitap firavun oluşuna, evliliklerine, taht çatışmalarına, kıskançlıklara, Kadeş savaşına, Truvaya, Homerosa, Musa'ya ve yalnızlık ve ölüme kadar tüm hikayesini ele alıyor. Akıcı bir dili olan yazarımız sayesinde kendimi Ramses zamanının mısırında biri gibi hissettiğim.



Kitabı okurken en çok arzu ettiğim şeyler Ramses'in arkadaşları gibi arkadaşlara sahip olmak ve Nefertari gibi bir eşe rast gelmem oldu. Otobüste Ramses'in ölüm sahnesini okuduktan sonra gözlerimin dolması ve çevredekilerin tuhaf bakışları ilginç oldu tabi ama buradan kitaptaki karakterlere nasıl bağlana bileceğinizi anlamalısınız. Her ne kadar kitap biraz daha hayali bir dünya yaratmış olsa da Musa'nın mucizelerini bilimsel bir olay olarak alması açıkça hoşuma gitti eh tabi ki bu noktada Mısır tanrılarının da olaylara müdahale ediyormuş gibi görünmesi biraz fantastik kalmış diyorum.


Zamanınız olduğunda  beş kitabı da sırasıyla okuyun, biraz tarih biraz rüya güzel bir dünya!